Do, 18.Apr.2024 - 22:16

Dorian Gray'in Portresi

Oscar Wilde
“Keşke tersi olabilseydi! Keşke her zaman genç kalacak olan ben olsaydım da portrem yaşlansaydı! Bunun için... bunun için her şeyi verirdim!”
Özellikle bir genç adamın büyümesini, eğitimini, gelişimini, kendini ve inançlarını keşfetmesini işleyen Dorian Gray’in Portresi için Oscar Wilde, ‘bir ruhun hikâyesi’ demişti.
1891’de ilk basıldığında ahlâksızlığı yücelttiği gerekçesiyle büyük tepki çeken romanın baş kişileri olan Lord Henry ile Dorian’ın karşılıklı etkileşimleri, Dorian’ın kendini giderek kötüye, şeytani olana, hazcılığa adaması kitabın eksenini oluşturuyor. Son derece saf ve yakışıklı Dorian’daki değişim, Lord Henry’nin sözleriyle ve Dorian’ın kendi portresinde kendi güzelliğini keşfetmesiyle başlar. Lord Henry’nin etkisiyle kötülüğün ve zevkin çekimine kapılan, dünyada gençlik ve güzellikten önemli bir şey olmadığına inanan Dorian için heyecan, kötülükte ve günahtadır; iyilik ve erdemse sıkıcıdır, edilgendir. İyiliği temsil eden Basil’in Dorian’a duyduğu saf tutkuda eşcinsellik öğeleri açıkça hissedilir.
Dorian’ın büyük sırrını, portredeki değişimi gören yalnızca Basil olur. Portreye odaklanan, sonsuz gençlik karşısında ruhunu satan ve ruhunun ölmüş olmasından korkan Dorian için kurtuluş var mıdır? Ve Oscar Wilde’ın dediği gibi, herkes Dorian Gray’de kendi günahını mı görecektir?..
(252 Sayfa / Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde / Can Yayinlari / www.turkkitap.de / Türk Kitabevi Tel: 0049 69 250506 / Türkische Buchhandlung Frankfurt/M)
Yayın evi: Can Yayinlari
Değerlendirme
Eklenildiği tarih: 19-03-2021
Yazar:
Felsefi bir roman olduğu çoğunlukla söyleniryor. Kitapta bence sadece bir konu değil, birden fazla konu işlenmiş ve her ne kadar felsefi roman olarak geçse de sanat ve psikoloji gibi iki ayrı konu, bir arada işlenmiştir. Bir insan, kendi portresini görüp de kıskançlık duygusu hisseder mi? Hissedermiş! Kendisi yerine bu portrenin yaşlanmasını diler mi? Dilermiş! İnsanın kendi kendisiyle yüzleşmesini, vicdan, merhamet gibi duygular ile kibir, umursamazlık, bencillik ve nefsin savaşı… Bunların yazar tarafından çok profesyonel bir şekilde sembolize edildiğini ve bizlere aktarıldığını okurken siz de göreceksiniz. Olaylar silsilesi, kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar devam ediyor. İlk başta okurken olayın gidişatını tam tahmin ettiğinizi düşünürken kurgu bambaşka bir şeye evriliyor. Tek bir düzelik ve durağanlık olmadığı için konunun sonunu tahmin edemiyorsunuz. Ayrıca bazı bölümlerde çok fazla detay var. Bu detaydan dolayı bazen sıkıldığınızı hissetseniz de olayı anlayabilme açısından önemlidir. Öte yandan da heyecan verici, sürükleyici ve de etkileyici bir kitap. Felsefi romanları seviyorsanız okumanızı şiddetle tavsiye ederim.