Mo, 13.Mai.2024 - 16:39

Fethullah Müslüman Mı?

Semih Tufan Gülaltay
Bu kitap bir araştırmacı gözü ile "Nurculuk ve Fethullah hareketi'nin tahlilidir. Bu kitap, Fethullah'ın kendisinden bile gizlemeye çalıştığı "sırrı"nı ortaya koyan belgedir. Bu kitap, Adolf Hitler'den sonra dünyanın başına musallat olmuş en tehlikeli adamın portresidir. Bu kitaptan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu kitaptan sonra ortaya çıkacak olan gerçekler ışığında oturup olayı bir daha irdelediğimizde, Türk Ulusu'nun nasıl bir uçurumun eşiğinden döndüğünü anlayarak 28 Şubat kararlarını alan iradeye bir defa daha minnettar olacağız.
(190 Sayfa / Fethullah Müslüman Mı? / Semih Tufan Gülaltay / İleri Yayınları / İnceleme Dizisi )
Yayın evi: Ileri Yayinlari
Değerlendirme
Eklenildiği tarih: 06-03-2011
Yazar: Mustafa
Kitabin yazari hakkinda bilgim yok. Ne kadar arastirmis, bilmiyorum. Lütfen kitabi okuyanlar yorumlasin. Kitabin adina bakarak, iyi veya kötü demeyelim. O zaman önyargili davranmis sayiliriz. Fethullah Hoca'nin islamiyete ve Türk dünyasina katkisi oldugunu kabul ediyorum. Bu güna kadar Afrika ülkelerinde bile okullarinda yüzlerce kisi yetismistir. Selam ve hürmetler. Allahaismarladik....
 
Eklenildiği tarih: 06-03-2011
Yazar: kimbilir
Kitabi okudum iddialar gercekten cok korkunc. benim cok sevdigim  bir arkadasim nur cemaatinda, bende bir kac ay aralarinda bulundum. Maalesef aradigim maneviyati yakalayamadim, ve ayrildim onlardan. Insaallah amaclarina ulasamazlar, ALLAH onlarin tezgahladigi, müslümanlari müslümanlarla kir oyununu terse cevirir, emellerine ulasamazlar!
 
Eklenildiği tarih: 14-10-2010
Yazar: Eski Cemaatci
Asagidaki arkadaslar anlasildigi gibi gülen hareketine mensup insanlar. Bu kadar hiddetlenmeleri kitaptan ve iceriklerinden duyduklari rahatsizliktan dolaydir.Okumanizi tavsiye ederim.Velevki fethullah gülene iftira atiliyor,okuyucular bunu anlayacak durumda degillermi,kendi fikirlerini olusturamazlarmi. -okuma tehlikelidir- tipik bir cemaat sloganidir...
 
Eklenildiği tarih: 04-07-2009
Yazar: y.emin
arkadaslar..bu tür kitaplara ben prım vermıyorum..ben sunu soylemek ıcın yorum bolumune tıkladım:acaba hangı ınsanın gozlerı Allah denıldıgınde doluyor?..
 
Eklenildiği tarih: 15-04-2009
Yazar: meryem aktürk
kitabın içerigini bilmiyorum ama bilmemede gerek yok saten başlık herşeyi anlatıyo saçma sapan birşey sizin hocaefendi gibi birine laf atabilmeniz için önce insan olmanız lazım sonra belki... bilmem farkındamısınız ama TÜRKİYE artık bunları yutmuyor bence farkındasınız ama işte yinede çırpınıyonuz saçma sapan neyse son çırpınışlarınız:d az kaldı...
 
Eklenildiği tarih: 26-03-2009
Yazar: m.furkan
lan semih Hocaefendi hakkında ne biliyorsun kaç tane kitabını okudun bir de araştırmacı gözüyle diyorsunuz. semih şimdi ait olduğu terde bu adamın ne olduğu belli ki kitabına itibar edilsin????
 
Eklenildiği tarih: 25-02-2009
Yazar: Ahmet
Bir önceki uzuun yorumda arkadaşımız olayı gayet güzel özetlemiş. Fethullah Gülen müslümandır veya değildir (ki benim müslüman olduğundan en ufak şüphem yok), ama bunu sorgulayan adam insan mıdır değil midir, bi ona bakın. Meydan boş!!!
 
Eklenildiği tarih: 21-02-2009
Yazar: mustafa
PARA İLE İMANIN KİMDE OLDUĞU BELLİ OLMAZ. KENDİNİ İNSANLARIN MÜSLÜMANLIĞI ELEŞTİRECK KADAR MÜHİM BİRİ ZANNEDEN UKALA YAAZARIN; BUYRUN BİRDE KENDİ HAYATINA BAKIN VE DÜŞÜNÜN NE HALE GELDİĞİMİZİ, KİMLERİN ELİNE DÜŞTÜĞÜMÜZÜ KİMLERİN AYDIN GEÇİNİP BİZİ UÇURUMA SÜRKLEDİKLERİNİ : SEMİH TUFAN GÜLALTAY ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ İLE İRTİBATI Semih Tufan GÜLALTAY 1968 Kars doğumludur. Çocukluğunda ailesi ile birlikte İstanbul iline gelmiş ve burada yaşamaya başlamıştır. Semih Tufan GÜLALTAY uzun yıllar etrafına topladığı sabıkalı şahıslarla özellikle çek-senet tahsilatı, tehdit konularında faaliyet gösterirken, 1998 yılında Akın BİRDAL eylemi ile gayrimeşru camiada etkinliğini artırmış ve adını bir çok kanlı eylemle duyurmuş olan Türk İntikam Tugayı(T.İ.T) ile birlikte anılmaya başlanmıştır. Semih Tufan GÜLALTAY cezaevinden tahliye olduktan sonra, Akın BİRDAL suikastı ile elde ettiği kötü ünü müştekilere korku salmak ve caydırıcılığını artırmak amacıyla kullanmış ve bu çerçevede arkalarında derin güçler olduğu ve derin devletle bağlantılı olduğu izlenimi vererek gayrimeşru faaliyetlerine devam etmiştir. Ayrıca "ERGENEKON" terör örgütünün diğer yöntemlerinden olan siyaset dünyasına yön verilmesi ile ilgili faaliyetlerde bulunmak amacıyla Ulusal birlik partisi Genel Başkanlığına seçilmiş, kısa bir süre sonra sabıkası nedeniyle görevden uzaklaştırılınca bu kez de "ERGENEKON" terör örgütünün başka bir yöntemi olan Sivil Toplum Örgütleri oluşturulması yönünde çalışmalarda bulunmuştur. Bu çerçevede ULUSAL BİRLİK HAREKETİ PLATFORMU`nu kurarak birçok sivil toplum örgütünü bünyesinde toplamaya çalışmıştır. Semih Tufan GÜLALTAY siyasi faaliyetlerini sürdürürken bile tehditten, kan dökmekten ve şiddetten vazgeçmemiş, bu çerçevede kendisini desteklemeyen bir sivil toplum örgütü sorumlusu ile yaptığı telefon konuşmasında "Bu işin sonunda KAN DÖKÜLMESİNİ istemiyorum, bana muhalif olacak adamın ağzına MERMİYİ SIKARIM, yolumuzu ayırdıktan sonra hepinizden İNTİKAM ALIRIM. Herkese TETİK keserim" " Ben bu yolda yürüyeceğim bu yolda da babam SIRRI GÜLALTAY`ı kurban ederim tanımam, Emre yi yatırır başını keserim" diyerek tehdit ettiği, bu şekildeki söylemlerini birçok telefon konuşmasında açıkça belirttiği görülmüştür. 2007 yılı içersinde Semih Tufan GÜLALTAY ve suç örgütü hakkında "Çıkar amaçlı silahlı suç örgütü kurmak, örgüt adına birden fazla gasp amaçlı tehdit ederek zorla senet imzalatmak, birden fazla gasp yapmak, adam kaçırmak, hürriyeti tahdit ve gasp amaçlı iş yeri basmak" suçlarından haklarında işlem yapılmış ve Semih Tufan GÜLALTAY ile çok sayıda adamı tutuklanmıştır. Şuanda da halende tutukluluk halleri devam etmektedir. Sonuç olarak bu güne hakkında yapılan işlemler, mahkeme kararlan, gerçekleştirdiği olaylar ve elde edilen tüm deliller Semih Tufan GÜLALTAY`ın çıkar amaçlı suç örgütü olduğunu ve bu güne kadar birçok eylemler gerçekleştirdiğini açıkça göstermektedir. Ergenekon Terör Örgütü adına Semih Tufan GÜLALTAY ile ilişkileri örgüt yöneticilerinden Muzaffer TEKİN ve Mehmet Fikri KARADAĞ`ın sağladığı, Muzaffer TEKİN`le olan ilişkisinin Akın BİRDAL`ın yaralanması olayından tutuklu bulunduğu dönemde başladığı ve tahliye olduktan sonrada devam ettiği, Mehmet Fikri KARADAĞ ile de tahliye olduktan sonra tanıştıkları ve birçok örgütsel faaliyette birlikte çalıştıkları anlaşılmıştır. Soruşturma kapsamında alman ifadelerden, Semih Tufan GÜLALTAY, Akın BİRDAL`m vurulması olayı ile ilgili tutuklu bulunduğu dönemde, Muzaffer TEKİN`in bizzat kendisi ve ailesi ile ilgilendiği ve her türlü desteği sağladığı, Semih Tufan GÜLALTAY cezaevinden tahliye olduktan sonra da Muzaffer TEKİN ile birlikteliğinin devam ettiği, hatta Muzaffer TEKİN ile birlikte Sevgi ERENEROL`un toplantılarına katıldığı kamera görüntüleri ile de tespit edilmiştir. Semih Tufan GÜLALTAY ve adamlarına yönelik yapılan soruşturma çerçevesinde alman ifadelerde, Muzaffer TEKİN`in sık sık Semih Tufan GÜLALTAY`ın yanma geldiği ve kendisine KOMUTAN diye hitap edildiği, Danıştay saldırısından 2 gün önce Muzaffer TEKİN`in yine yanında 4-5 kişilik bir grupla Semih Tufan GÜLALTAY`ın ofisine geldiği ve burada saatlerce toplantı yaptıkları, yine DANIŞTAY suikastının tetikçisi Alparslan ARSLAN`ın da olaydan önceki tarihlerde bu binaya kalabalık bir grupla geldiği belirtilmiştir. Şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ ise ifadesinde, Semih Tufan`ın kardeşi Emre GÜLALTAY`ı Muzaffer TEKİN`in ofisinde tanıdığını, Semih Tufan GÜLALTAY cezaevinden çıktıktan sonra en az on defa görüştüğünü, Ulusal Birlik Partisinin kurulması aşamasında yardımcı olduğunu, partinin kurulması aşamasında birlikte Ankara`ya gittiklerini beyan etmiştir. Öte yandan firari olarak aranan kardeşi Emre GÜLALTAY soruşturma kapsamında tutuklu bulunan Hayrettin ERTEKİN ile yoğun ilişki içersinde olduğu iletişim tespit tutanaklanndan açıkça görülmektedir. Belirtilen bu hususlarla ilgili deliller ilerleyen bölümlerde aynntılı olarak anlatılacaktır. 25.02.2007 günü Semih Tufan GÜLALTAY`ın Taksim meydanında Ulusal Birlik Platformu olarak düzenledikleri mitinge Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN, Sevgi ERENEROL, Kemal KERİNÇSİZ`in bizzat katılarak destek verdiği görülmektedir. Aynca Sevgi ERENEROL`un düzenlediği toplantılara Semih Tufan GÜLALTAY`ın Muzaffer TEKİN ile birlikte katılması, Ulusal Birlik Partisini kurarken Mehmet Fikri KARADAĞ ile olan ilişkileri Semih Tufan GÜLALTAY`ın "ERGENEKON" terör örgütü mensubu olduğunu açıkça göstermektedir. Semih Tufan GÜLALTAY liderliğindeki suç örgütüne yönelik yapılan soruşturma kapsamında dinlenen telefonlarda, Semih Tufan`ın kardeşi Emre GÜLALTAY`dan mağduriyet yaşayan Savaşhan isimli şahıs "Oğlum bunlar hep yanlış yollara bulaşıyorlar ya." "Şimdi bizim yeğene BİZ DERİN DEVLETİZ hesabına bazı hareketler yapmış, EMRE yapıyo bunları" "MUZAFFER ABİYE gidiyorum, TEKİN`e oraya gelecekler hepsi, ben sana söylim" "Benim yiğenime böyle tahsilat olurmu ya. MUZAFFER TEKİN`e çağıracam EMRE`yi" dediği, böylelikle bir taraftan Emre GÜLALTAY ile Muzaffer TEKİN`in arasındaki ilişkiyi, diğer taraftan da Semih Tufan GÜLALTAY liderliğindeki suç örgütünün kendilerini "DERİN DEVLET" olarak tanıtıp korku saldıkları anlaşılmaktadır. Dolayısıyla tüm bu veriler Semih Tufan GÜLALTAY liderliğindeki suç örgütünün "ERGENEKON" terör örgütü bünyesinde faaliyet gösteren bir suç örgütü olduğunu, "ERGENEKON" terör örgütü içersinde Muzaffer TEKİN`e bağlı hareket ettiğini göstermektedir. Bunların yanı sıra Semih Tufan GÜLALTAY`ın kurduğu Ulusal Birlik Platformu ile "ERGENEKON" terör örgütünün Sivil Toplum Örgütleri biriminde de bizzat görev yaptığı anlaşılmaktadır. Şimdi de Semih Tufan GÜLALTAY liderliğindeki suç örgütünün "ERGENEKON" terör örgütü ile irtibatını gösterir deliller sırası ile anlatılacaktır. Semih Tufan GÜLALTAY liderliğindeki suç örgütüne yönelik yapılan soruşturma kapsamında Müşteki sıfatı ile ifade veren Esra Feride GÖKÇİMEN ifadesinde, yaklaşık 4 ay kadar Semih Tufan GÜLALTAY`ın yanında bulunduklarını, yaşadığı mağduriyetlerin yanı sıra; bu süre içersinde bir çok olaya şahit olduklarını, bu çerçevede Semih Tufan GÜLALTAY ın etrafında bulunan şahıslara bir gün mutlaka kendisinin başbakan olacağını ancak bunun demokratik yollardan olmayacağını, hedefinde şuanda iktidarda bulunan Başbakan dahil 5 şahsın olduğunu, ifadesinin alındığı tarihten 1 ay kadar önce (İfade tarihi: 11.07.2006) Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN`ın bir kavşak açılışı için Maltepe ilçesine geldiğini, açılıştan (1) gün önce örgütün tetikçi kanadındaki kişilerin Semih tufan GÜLALTAY`ın ofisine geldiğini, burada Emre GÜLALTAY ve NeCDet ATIŞ`ın talimatlar verdiğini, bir ara şahısların yanından geçerken duyduğu kadarıyla "Sen şu saatte Maltepe de surda olacaksın, sen surda olacaksın" gibi talimatlarla yönlendirdiklerini, o gün iş yerinde çok anormal bir hareketliliğin olduğunu, ofiste yaşanan olaylardan bir gün sonra gelecek Başbakan`a yönelik eylem hazırlığı yapıldığını düşündüğünü beyan etmiştir. Konuyla ilgili yapılan araştırmalarda, 21 haziran 2006 günü Başbakan m Maltepe ilçesinde bulunan Maltepe Stadyumunda 20 kavşak açma ve 20 kavşak temel atma törenine katıldığı tespit edilmiştir. Müşteki Esra GÖKÇİMEN ifadesinin başka bir bölümünde, Semih Tufan GÜLALTAY`ın ofisine sık sık farklı insanların gelip gittiğini, kamuoyunda DANIŞTAY SUİKASTI olarak bilinen olaydan 2 gün önce, Muzaffer TEKİN`in yanında 4-5 kişilik bir grup ile Semih Tufan GÜLALTAY`ın ofisine geldiklerini ve saatlerce toplantı yaptıklarını, Muzaffer TEKİN`in bu binaya sık sık geldiğini ve kendisine KOMUTAN diye hitap edildiğini, yine DANIŞTAY suikastının tetikçisi Alparslan ARSLAN`ın da olaydan önce bu binaya kalabalık bir grupla geldiğini gördüğünü, ancak o dönemde adını bilmediğini, olay sonrası şahsı medyada görünce tanıdığını, yine Danıştay SUİKASTIN İN gerçekleştiği günün gecesi Veli KILIÇ`ın ve Sami Alper E REN`in ayn ayrı kendisini arayarak Muzaffer TEKİN, Savaşhan TOSUNOĞLU, Mahmut AYDIN ve soyadını hatırlayamadığı Mahmut.... İsimli şahisların isimlerini ulusalbirlikkomitesi.com sitesinde bulunan kurucu üyeler listesinden silmesini söylediğini ve bunun Semih Tufan GÜLALTAY`ın talimatı olduğunu, bu işin sabaha kadar yapılması gerektiğini söylediğini beyan etmiştir. Mehmet Fikri KARADAĞ`ın alınan ifadesinde özetle; SEMİH TUFAN GÜLALTAY`ı Elazığ`da görevli iken Akın BİRDAL`ın tetikçilerini azmettiren kişi olarak duyduğunu, Semih Tufan GÜLALTAY hapisteyken kardeşi Emre GÜLALTAY`ı Muzaffer TEKİN`in bürosunda tanıdığını, Muzaffer`in Emre`yi, Semih Tufan GÜLALTAY`ın kardeşi olarak tanıttığını, Emre`yi Muzaffer`in yanında 3-4 defa görmüş olabileceğini, Semih Tufan cezaevinden çıktıktan sonra Muzaffer`le veya tek başına en az 10 defa görüştüğünü, bu görüşmelerin bazılarında resmi kıyafetli olduğunu, Semih Tufan`la Ulusal Birlik Partisinin kurulması aşamasında görüş alışverişlerinde bulunduklarını hatta partinin ismini birlikte koyduklarını, Semih Tufan`la devlet sorunlarını görüştüklerini, Ulusal Birlik Partisinin kurulması çerçevesinde Semih Tufan`la birlikte Ankara`ya gittiklerini, burada bazı şahıslarla görüşmeler yaptıklarını, orada şahisların kendisine eski ülkücüler olarak lanse edildiğini hatırladığını, ilerleyen dönemde Semih Tufan`la aralarının açıldığını ve bir daha görüşmediğini beyan etmiştir. Muzaffer TEKİN`in Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde; Kendisine İstanbul C.Savcılığına posta ile gelen ihbar mektubu sorulduğunda; Akın BİRDAL suikastı ile ilgili olarak aranan Semih Tufan GÜLALTAY`ı evinde saklamadığını, ancak bu kişiyi saklayan Emekli Binbaşı Mahmut Zihni OZAN`ın kendisinin arkadaşı olduğunu, Semih Tufan GÜLALTAY`ı sözü edilen olaylardan 2-3 sene önce Mete YALAZANGİL aracılığı ile tanıdığını, olayı basından duyduğunu ve olayla ilgili olarak kendisinin ifadesinin alınmadığını, Semih Tufan GÜLALTAY`ın cezaevine girmesinden sonra ailesi ile ilgilendiğini, bu kişiyi 2003 yılında cezaevinden çıktıktan bir müddet sonra tekrar irtibat kurduklarını, yaklaşık 3 senedir görüşmediklerini beyan etmiştir. Mete YALAZANGİL`in Emniyette alınan ifâdesinde özetle; Semih Tufan GÜLALTAY`ı çocukluğundan bire tanıdığını, 1988-89 yıllarından önce Tekel`de çalıştığım dönemlerde Muzaffer TEKİN`de tanıştığını zaman zaman Kadıköy Kuşdilinde bulunan bürosuna gidip geldiğini, 1998 yılı içerisinde Muzaffer TEKİN`in, Semih Tufan GÜLALTAY ve arkadaşı Namık Zihni OZANSOY`un Kastamonu cezaevinde olduklarını ve görüşmeleri gerektiğini kendisine söylediğini, Muzaffer TEKİN ile birlikte Kastamonu`ya giderek Semih Tufan GÜLALTAY ve Namık Zihni OZANSOY ile cezaevinde görüştüklerini, Bu görüşmeden yaklaşık 1,5-2 ay kadar sonra milliyet gazetesinde Akın BİRDAL suikastı sanıklarından birisinin de kendisi olduğu yönünde haberler okuduğunu, bunun üzerine Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne gidip teslim olduğunu, Ankara DGM savcılığınca serbest bırakıldığını, 2001 yılı içersinde bir gün Semih Tufan GÜLALTAY`ın yeğeni olan NeCDet ATIŞ isimli şahısın yanına gelerek Semih Tufan GÜLALTAY ve arkadaşlarının Yozgat cezaevine nakledildiklerini ve Semih Tufan GÜLALTAY`ın kendisi ile görüşmek istediğini, bu nedenle Yozgat cezaevine gitmesini istediğini, kendisinin de işlerinin olduğunu söyleyerek bunu kabul etmediğini, bir süre sonra da Muzaffer TEKİN`in yanına geldiğini ve bu kez de Muzaffer`in kendisine Yozgat ceza evine gitmesini ve Semih Tufan GÜLALTAY`ı ziyaret etmesini istediğini, kendisinin Semih Tufan GÜLALTAY ve arkadaşlarının suçlu olduklarını düşündüğünden gidemeyeceğini söylediğini, bunun üzerine Muzaffer TEKİN`in onlar istedikleri için görüşmeyeceğini, bu kişilerin arkadaşı ve dostu olduğunu, şuanda da mağdur ve zor durumda olduklarını, bu nedenle onlar istediği için değil kendisi istediği için gitmesini söylediğini, fakat kendisinin Muzaffer TEKİN`in bu teklifini kabul etmediğini beyan etmiştir. 2001 yılında yakalanan Tuncay GÜNEY ile yapılan mülakatta Semih Tufan GÜLALTA Yile ilgili olarak; PKK`nın K.Irakta Celal TALABANİ ile uyuşturucu işi yaptığını, PKK nm yanında yer alan Akın BİRDAL`ın vurulması emrini (YEŞİL) Mahmut YILDIRIM`in verdiğini, Yeşil`in Veli KÜÇÜK`ün adamı olduğunu, Yeşilin adamının da Cengiz Astsubay olduğunu, Semih Tufan GÜLALTAY`ın Akın BİRAL`ı vurmaktan yakalanıp ceza evine konulduğunu, Ayrıca bir dönem Semih Tufan`ın kardeşi Emre GÜLALTAY`ın Korkmaz YİĞİT`i sıkıştırdığını, bunun üzerine Veli KÜÇÜK`ün Emre yi yanma çağırdığını, Emre GÜLALTAY`ın Veli KÜÇÜK`ün karşısında "iki büklüm oturarak" bir emri olup olmadığını sorduğunu beyan etmiştir. Semih Tufan GÜLALTAY`ın Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde özetle; 1998 yılında AKIN BİRDAL olayı olarak bilinen olaydan ötürü tutuklandığını, 4,5 yıl ceza yattığını, tahliye olduktan sonra bir dönem Ulusal Birlik Partisi`nin genel başkanlığını yaptığını, ancak daha sonra sabıkası nedeni ile bu partiden ayrılarak Ulusal Birlik Platformu adı altındaki platformu kurduğunu, Bu platformun demekler kanununa göre oluşturulduğunu, 50`ye yakın demek tarafından platformun oluşturulduğunu, bu demeklerin başkanlarının almış olduğu karar ile platform olarak birlikte hareket ettiklerini, ulusalcı olarak bilinen Kuvva-i Milliye dernekleri türünden derneklerin kendilerine müracaat ettiklerini, ancak bunların üyeliğini kabul etmediğini, birçok konuda yazılmış toplam 11 adet kitabı olduğunu,YEŞİL kod MAHMUT YILDIRIM ile daha önce bir iki kez görüştüğünü, görüştüğü dönemde YEŞİL`in aranan biri olmadığını, şahsı istihbaratçı olarak tanıdığını, Ergenekon soruşturmasında ismi geçen şüphelilerden; METE YALAZANGİL`i 1984 yılında Tekel`de güreş takımında olduğu dönemden tanıdığını, zaman zaman görüştüklerini, kendisinin tutuklu olduğu dönemde Yozgat ve Kastamonu Cezaevine ziyaretine geldiğini, MUZAFFER TEKİN`i AKIN BİRDAL olayından dolayı tutuklanan emekli Binbaşı NAMIK OZANSOY isimli arkadaşını cezaevinde ziyarete geldiğinde tanıdığını, NAMIK OZANSOY`un Muzaffer ile devre arkadaşı olduklarını öğrendiğini, cezaevinden tahliye olduktan sonra MUZAFFER TEKİN`in geçmiş olsun ziyaretine geldiğini ve böylelikle görüştüklerini, Muzaffer TEKİN`in ara sıra Küçükyalıdaki bürosuna çay içmeye geldiğini, FİKRİ KARADAĞ`I da MUZAFFER TEKİN vasıtası ile tanıdığını, MUZAFFER TEKİN ile iş yerine geldiklerini, FİKRİ KARADAĞ ile sohbetlerinde görünüşte olduğu gibi Türklük anlayışına sahip bir kişi olmadığını, aksine konuşmalarında marksist bir hava olduğu kanaatini edindiğini, 004 senesinde Ulusal Birlik Partisinin kongresinde genel başkan olduğunu, ancak adli sicilinin gerekçe gösterilerek parti hakkında kapatma davası açıldığını, bir müddet sonra da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından genel başkanlıktan alındığını, bu siyasi partiye genel başkan olduğu zaman MUZAFFER TEKİN`in de kendisini partiye üye olmak için çağırmasını beklediğini hissettiğini, ancak kendisinin susurluk olayında ismi geçen İBRAHİM ŞAHİN ile yakın arkadaşlığı olduğunu bildiğinden dolayı davet etmediğini, MUZAFFER TEKİN` in UBP(Ulusal Birlik Platformu) ile bir alakası olmadığını, UBP`nin resmi web sitesi ubhareketi.com olduğunu, kendisinin bu platformun kurulmasına önayak olduğunu, bu platformun aynı isim ile siyasi harekete dönüştürme amacını güttüğünü, Bu konuda platform üyesi dernek başkan ve üyeleri ile fikir bazında tartışmaları olduğunu, Herkesin aynı görüşte olmadığını, örneğin platformun Ankara başkanı, aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı olan ŞENER ERUYGUR platformun sivil toplum hareketi olarak tasvip edilmeyen hükümet politikalarına karşı sivil muhalefet yapılmasından yana olduğunu, siyasi partiye dönüşmenin uygun olmayacağını düşündüğünü, SEVGİ ERENEROL`u, MUZAFFER TEKİN`in telefon açarak milliyetçi vatansever bir kuruluşun bir gecesi var, senin de Fethullah GÜLEN ile ilgili kitabını okumuşlar, seni de o geceye davet ediyorlar dediğini, MUZAFFER ile birlikte Taksim` de Türk Solu`nun binasına gittiklerini, SEVGİ hanımın da orada konuşmacı olduğunu, kendisi ile orada tanıştığını, Sevgi `nin daha sonra Paskalya Yemeğine kendisini davet ettiğini, Türk Solu dergisinin kendisine ait "Fethullah Gülen müslüman mı" isimli kitabını basmak istediklerini duyduğunu, ücreti mukabilinde bastıklarını, hatta korson baskısını da yaptıklarını öğrendiğini, daha sonra da görüşmeyi kestiğini, O olaydan 5-6 ay kadar sonra da SEVGİ ERENEROL` u UBP (Ulusal Birlik Partisinin) İstanbul il binasının açılışına davet ettiğini, GÜLER KÖMÜRCÜ` nün kendisi hakkında yazı yazdığını ve yazının aleyhine olması sebebi ile Güler KÖMÜRCÜ`yü dava ettiğini, dosyada GÜLER KÖMÜRCÜ` ye ait resimlerin gösterildiğinde, bu resimlerdeki gamalı haçın ne ifade ettiğini bilmediğini, Ancak Almanya ile irtibatlı bir konu olabileceğini, VELİ KÜÇÜK`ü basından tanıdığını, kendisi ile ne yüzyüze ne de telefonla görüşmüşlüğünün olmadığını, ancak Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı`nın bir toplantısında karşılaştığını, ancak kendisi ile konuşmadığını, kardeşi EMRE GÜLAYTAY`m Veli KÜÇÜK ile bir tanışıklığı olduğunu bilmediğini, TUNCAY GÜNEY`in Yozgat Cezaevinde iken kendisini ziyarete geldiğini, kendisini binbaşı olarak tanıttığını. Özel Harp Dairesinde görev yaptığını söylediğini, Hatta kendisinin VELİ KÜÇÜK` ün emrinde çalışan istihbarat görevlisi olduğunu söylediğini, TUNCAY GÜNEY`in kendisinde bazı işler yaptırabilecek türde insanlar aradığı şeklinde izlenim bıraktığını, MEHMET ZEKERİYA ÖZTÜRK`ü 2007 yılı Şubat ayı sonlarında başkam olduğu Ulusal Birlik Platformunun ofisine tanışmak için geldiği zaman tanıdığını, kendisinin araştırmacı yazar olduğundan, ordu emeklisi olduğundan bahsettiğim, KEMAL KERİNÇSİZ ile şahsen tanışmadığını, KEMAL KERİNÇSİZ`in başkanı olduğu Büyük Hukukçular Birliği ve Kuvva-i Milliye Derneklerinin Ulusal Birlik Platformuna katılmak istediklerini fakat kendisinin kabul etmediğini, bu nedenle bu kişilerin kendisine husumet beslediklerini, çünkü kurmuş olduğu platformun kısa zamanda Taksim` de binlerce kişinin katılımı ile miting yapacak düzeye ulaştığını, Tüm Türkiye` de yaygın ilgi gören Cumhuriyet mitingleri için gerekli sinerjiyi oluşturduğunu beyan etmiştir. Semih Tufan GÜLALTAY alınan ifadesinde, "ERGENEKON" terör örgütü kapsamında gözaltına alman birçok şüpheliyi tanıdığını beyan ettiği halde, kendisini bu kişilerden ayn ve uzak göstermeye çalıştığı anlaşılmaktadır. Fakat elde edilen diğer delillerden hiçte böyle olmadığı, bilakis aynı amaç ve hedef doğrultusunda birlikte hareket ettikleri görülmektedir. Bu hususla ilgili deliller sırası ile anlatılacaktır. Semih Tufan GÜLALTAY alman ifadesinde her ne kadar kendisini "ERGENEKON" terör örgütü kapsamında gözaltına alınan şüphelilerden uzak göstermeye çalışsa da; 25.02.2007 günü Taksim meydanında Ulusal Birlik Platformu olarak düzenledikleri mitinge Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN, Sevgi ERENEROL, Kemal KERİNÇSİZ`in bizzat katılarak destek verdiği görülmektedir. Diğer taraftan Sevgi ERENEROL`un düzenlediği toplantılara Muzaffer TEKİN ile birlikte katılması, Ulusal Birlik Partisini kurarken Mehmet Fikri KARADAĞ ile olan ilişkileri Semih Tufan GÜLALTAY`ın "ERGENEKON" terör örgütü mensubu olduğunu açıkça göstermektedir. Semih Tufan GÜLALTAY liderliğindeki suç örgütüne yönelik yapılan soruşturma kapsamında dinlenen telefonlarda, Semih Tufan`m kardeşi Emre GÜLALTAY`dan mağduriyet yaşayan Savaşhan isimli şahıs "Oğlum bunlar hep yanlış yollara bulaşıyorlar ya." "Şimdi bizim yeğene BİZ DERİN DEVLETİZ hesabına bazı hareketler yapmış, EMRE yapıyo bunlan" "MUZAFFER ABİYE gidiyorum, TEKİN`e oraya gelecekler hepsi, ben sana söylim" "Benim yiğenime böyle tahsilat olurmu ya. MUZAFFER TEKİN`e çağıracam EMRE`yi" dediği, böylelikle bir taraftan Emre GÜLALTAY ile Muzaffer TEKİN`in arasındaki ilişkiyi, diğer taraftan da Semih Tufan GÜLALTAY liderliğindeki suç örgütünün kendilerini "DERİN DEVLET" olarak tanıtıp korku saldıkları anlaşılmaktadır. İLETİŞİM TESPİT TUTANAKLARI 27.09.2006 günü saat 16.17`de Gürkan TEMELLİ ile Savaşhan TOSUN/ Nuh Celal...? arasındaki telefon görüşmesinde; Savaşhan`ın "Oğlum bunlar hep yanlış yollara bulaşıyorlar ya." "Şimdi bizim yeğene BİZ DERİN DEVLETİZ hesabına bazı." "Hareketler yapmış, EMRE yapıyo bunları. Ya ben sana bişey söylim mi çok ayıp ya" dediği ve telefonu yanında bulunan Nuh Celal YAYLA`ya verdiği, görüşmenin devamında Nuh Celal`in Emre GÜLALTAY`dan yaşadığı mağduriyeti Gürkan TEMELLİ`ye anlattığı ve telefonu tekrar Savaşhan TOSUN`a verdiği, Savaşhan TOSUN`un da "Muzaffer abiye gidiyorum.. TEKİN`e oraya gelecekler hepsi, ben sana söylim." "Benim yiğenime böyle tahsilat olurmu ya. Muzaffer TEKİN`e çağıracam EMRE`yi ... bunuda çağıracam böyle bişey olurmu oğlum ya he" dediği, Gürkan`ın "Ya Savaş abi Muzaffer abi ne yapabilir ki Emre`ye ya. Muzaffer abiyi patlatırlar iki dakkada." dediği, Savaşhan`ın "ama bizim yakınları mı kopartacak oğlum." dediği, 21.12.2006 günü saat 21.59`da Semih Tufan GÜLALTAY ile Selçuk arasındaki telefon görüşmesinde; Bir süre sohbet ettikten sonra oluşturduklan ULUSAL BİRLİK PLATFORMU ve platformun hazırlayacağı deklarasyon metni hakkında konuştuklan, bir süre sonra Semih Tufan GÜLALTAY`ın öfkelenerek "Ben kutlu bir dava yolunda yürüyorum Selçuk abi. Bana yardımcı olun bana köstek olmayın..." "Üç dört gündür kendi kendimi yiyorum" "...Orada bir kelime bahane edildi. Burda dediler din kelimesi geçmiyor yani manevi değerler" "Onu ulusal değerler olarak tadil ettik" dediği bir süre daha konuştuktan sonra "... Selçuk abi bu iş benim için her şeyden üstün, ben bu işin sonunda kan dökülmesini istemiyorum." "Ben bu platformu kuracağım. Bunun başkanı olarak bu işi. Bu operasyonu ben yürüteceğim. Ben orda bana muhalif olacak adamın ağzına mermiyi sıkarım", "Ben bu yolda yürüyeceğim. Bu yolda da babam Sırrı GÜLALTAY`ı kurban ederim tanımam. Emre`yi yatırır başını keserim" dediği, 19.02.2007 günü saat 11.25`te Ahmet FULİN ile NeCDet ATIŞ arasındaki telefon görüşmesinde; NeCDet`in "...Önümüzdeki pazar günü TAKSİM DE MİTİNG VAR Azerbeycan`lılar Demeğinin" "... Başkan söyledi şey gönderecez otobüs." dediği, Ahmet`in "Tamam ... YEVMİYELERİNİ VERİK, HAMALLARI TOPLARIK." dediği, NeCDet`in "Şey ya bizim Timur abinin basın açıklaması miting şeklinde..." "orda çok kalabalık olmamız gerekiyor" dediği, 21.07.2006 günü saat 22.29`da Emre GÜLALTAY ile Şemsettin...? arasındaki telefon görüşmesinde; Şemsettin`in "Bizim OSMAN deliyi gördün mü ne yaptı?" dediği, Emre`nin "Gördüm şerefsiz herif ne işin var senin" dediği, Şemsettin`in "Yazık ya kendini gerçekten batırdı ya" dediği, Emre`nin "İt herif yüzünden bizim ismimizde geçti" dediği, Şemsettin`in "He biliyorum ya zaten ben kaç sefer basından hep takip ediyordum ya. Ama yemin ederim var ya çok dua edin. Dedim inşallah size doğru gelmez bişey abi ya" dediği, Emre`nin "Ya bu pezevengin Müslümanlığı da yoktur. Ne işi vardı bunun bu işlerle ben anlamadım ki" "Sen bunun hiç Müslümanlığını falan biliyor musun? ...Sen yattın sen bu pezevenkle" dediği, Şemsettin`in "Beş altı ay beraber kaldık karşıda." dediği, Emre`nin "Hiç Allah dediğini duydun mu?" diye sorduğu, Şemsettin`in "Yok valla duymadım" dediği, 15.08.2006 günü saat 15.40`ta Semih Tufan GÜLALTAY ile Haşim...? arasındaki telefon görüşmesinde; Haşim`in "Semih Bey merhabalar Albay Haşim." Şeklinde kendini tanıttıktan sonra bir süre hal hatır ettikleri, daha sonra Haşim`in "...Özkan`ın durumu hiç iyi değil ne oldu ya?" diye sorduğu, Semih`in ise "Bi ara uğra da bi konuşalım" dediği ve ertesi gün görüşmeye karar verdikleri, 13.09.2006 günü saat 19.09`da Semih Tufan GÜLALTAY ile Gürkan TEMELLİ arasındaki telefon görüşmesinde; Gürkan`ın "Başkanım hemen Starı açar mısın hemen." dediği, Semih`in "Ne var son dakika?" dediği, Gürkan`ın "Şeyi diyor... İntikam tugayı üstlendi diyor. Diyarbakır`daki olayı diyor, Akın BİRDAL suikasti falan onlardan bahsediyor." "Bi izleyin başkanım hala devam ediyor şuan devam ediyor." dediği, Semih`in "Herhalde yine birileri bana kuyu kazıyor" dediği, Gürkan`ın "Tamam normalden görüşürüz birazdan Başkanım." dediği, 17.02.2007 günü saat 10.21`de Semih Tufan GÜLALTAY ile Ali ŞİBİROĞLU arasındaki telefon görüşmesinde; Semih`in "...Ali bey saat l`de İDRİS PAŞAYLA randevumuz var" dediği ve Taksim`de bulunan Ramada otelin adresini tarif ettikten sonra "Sen bi dosya kataloklar broşür falan hazırla." dediği, 17.02.2007 günü saat 14.50`de Semih Tufan GÜLALTAY ile Ali ŞİBİROĞLU arasındaki telefon görüşmesinde; Semih`in "Şimdi Ali bey" "Çıktıktan sonra SAYIN PAŞAMLA da konuştuk." "Bu Bulgaristan`daki iş 430 kilometre otoban işi" "bunun ışıklandırması, aydınlatmasını sana vericekler" "Ora diyor çok iş var diyor. Bide orası artık Avrupa Birliği`ne girdi." "şey konusuna da, çalık konusuna da sizi görüştürecek." dediği, Ahmet`in "Yani zaten bizim gelmek istediğimiz noktayı çok hızlandıracak bir oluşum olmakta ve hayırlısı olsun bu gerçekten çok önemlidir" dediği ve yorumlan sonraya bırakmak istediğini belirttiği, 01.02.2008 günü saat:13.55`de Hayrettin ERTEKİN ile Emre GÜLALTAY arasındaki telefon görüşmesinde özetle; Konuşmaların içeriğinden Emre`nin ÇİN ülkesinde bulunduğu, Emre`nin bulunduğu yerden KATAR ülkesine.geçeceğini sonra tekrar döneceğini ve demek kuracağını söylediği, sonra bir süre Emre`nin bulunduğu ülkede birlikte ortak Fırın açma meselesini konuştukları, bir süre ülkenin gündemi ile ilgili konuştuktan sonra Hayrettin`in "...EN İYİ KÜRT ÖLÜ KURTTUR dediğim için 301. maddeden DGM`DE yargılanıyorum inşallah ceza verirler de ben de tarihe geçerim..." dediği, bir süre bu çerçevede konuştuktan sonra Hayrettin`in "...ben seni tanıyorum yani seni biliyorum... ....diyorum ki yanındayım sonuna kadar, her zaman, yani bunu bilesin" "...ne derlerse desinler ORGANİZE ÇETE DESİNLER bilmem hain desinler..." dediği, bir süre daha konuştuktan sonra Emre`nin ""Yalnız ben sana bir şey söyleyinı mi ÇOK BÜYÜK STRATEJİ HATASI YAPIYORUZ biz yapıyoruz biz başından beri" "abi en büyük tehlike kim biliyor musun bunlar değil en tehlikeli olanlar İKİNCİ CUMHURİYETÇİLER" "bak biz biz şimdi bunları köşeye sıkıştırıyoruz, zannediyoruz bu Ak parti ve o adamın ismi esasında ikinci cumhuriyetçiler bunları kullanıyorlar, biz bunları korkuttukça bak bizi öcü diye gösteriyorlar, bunlar diyorlar sizi kesecek öyle yapacak böyle yapacak ...DİYORLAR ONLARIN ÜZERİNDEN BİZE OPERASYON YAPIYORLAR" "abi bütün basını ele geçirmişler" "...abi olmayan bağlantılar olmayan suçlamalar ya o gazeteci kadını ne hale getirdiler Güler KÖMÜRCÜ`YÜ" "ya o garibim o SEVGİ ERENEROL`A yaptıkları ya" dedikten sonra görüşmenin sonlarına doğru türk-çin işadamları adı altında bir dernek kurmayı planladıkları, Türkiye`deki dernek başkanının Hayrettin ERTEKİN olması, yurtdışındaki dernek başkanın da İbrahim..? isimli şahıs olması yönünde konuşmalar yaptıkları tespit edilmiştir. ŞÜPHELİ ALİ YASAK`IN ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ İLE İRTİBATI Ali YASAK 1958 Urfa doğumludur. Drej Ali lakabı ile tanınır. "Drej" lakabı boyunun uzun olmasından dolayı Kürtçede uzun anlamına gelen "drej" kelimesinden gelmektedir. Aynı anne babadan olma toplam 8 kardeştir. İstanbul Hukuk Fakültesinde 2. sınıfta okurken babasının vefat etmesi üzerine okulu bırakmış, 1983 yılında da vatani görevini yapmak üzere askere gitmiştir. 1978 yılında üniversite öğrencisi iken kanunsuz yürüyüşe katılmaktan tutuklanmış, yine aynı yıl içersinde karşıt görüşlerle girdiği çatışmada silahla yaralanmıştır. 1988 yılında kardeşi ile ilgili Milliyet gazetesinde bir haber çıkması nedeniyle gazeteyi kurşunlatan Ali YASAK 1990 yılından sonra yeraltı dünyasında ismini duyurmaya başlamıştır. 28 Eylül 1996 günü Ali YASAK`ın adamlarının Tuzla ilçesi yakınlarında bulunan OPET benzin istasyonuna tahsilat amaçlı gittikleri sırada meydana gelen silahlı çatışma olayında, diğer taraftan Mahmut ŞAHİN, Ali YASAK`ın adamlarından da yeğeni Nihat Yasak ölmüştür. Mahmut ŞAHİN öldürüldükten sonra ona ait olan benzin istasyonu Ali Yasak`a geçmiştir. 2003 yılı içersinde Ataköy de meydana gelen silahlı çatışma olayı ile ilgili yapılan soruşturma sonucunda Ali YASAK ve adamları hakkında "Çıkar amaçlı silahlı suç örgütü kurmak, gasp yapmak, adam öldürmeye tam teşebbüs etmek, tehdit etmek" suçlarından haklarında işlem yapılmış ve tutuklanmışlardır. Söz konusu olaylarla ilgili Ali YASAK ve adamlarının yargılaması İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinde tamamlanmış ve 14,5 yıla kadar değişik miktarlarda hapis cezalarına çarptırılmışlardır. Sonuç olarak: Ali YASAK hakkında bu güne kadar yapılan işlemler verilen mahkeme kararlarları, meydana gelen olaylar ve elde edilen tüm deliller Ali YASAK`ın çıkar amaçlı suç örgütü lideri olduğunu ve bu güne kadar birçok eylemler gerçekleştirdiğini açıkça göstermektedir. Çıkar amaçlı suç örgütü olarak bilinen bu Ali YASAK`ın uzun yıllardan beri Veli KÜÇÜK ile tanıştıkları ve ilişki içersinde oldukları anlaşılmaktadır. ; Şüpheli Ali YASAK`ın 25.01.2008 günü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce alman ifadesinde; 1999 yılında Eminönünde bulunan Hamdi Et Lokantasında yemek yerken, lokantanın sahibi Hamdi ARPACI vasıtası ile Veli KÜÇÜK`le tanıştığını, daha sonra kendisini senelerce görmediğini, 1-2 sene sonra tesadüfen İstinye`de bulunan Avcılık Atış Kulübünde Veli KÜÇÜK ile karşılaşıp selamlaştıklarını, bunun haricinde Veli KÜÇÜK ile ne telefonla ne de yüzyüze görüşme yapmadığını beyan etmiştir. Sami HOŞTAN`ı kardeşi Mehmet YASAK`ın düğününe geldiği için tanıdığını, bayramlarda ve özel günlerde ara sıra telefonla görüştüklerini, bu şahısla herhangi ortak bir iş yapmadığını beyan etmiştir. Tuncay GÜNEY isimli şahsı ise tanımadığını beyan etmiştir. "ERGENEKON" ve "LOBİ" belgeleri sorulduğunda, Bu terimleri ilk defa duyduğunu, böyle bir yapılanma hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını beyan etmiştir. Susurluk kazası sorulduğunda; hatırlamadığı birisinin telefonla aradığını ve kazanın olduğunu söylediğini, bunun üzerine Tuncer..? isimli şoförü ile birlikte Susurluk`a gittiğini, cenazelerin alınıp Susurluk adliyesine götürüldüğünü duyduğunu ve direk olarak adliyeye gittiğini, adliyeye gittiğin de Sami HOŞTAN, Ayhan ÇARKIN ve isimlerini hatırlayamadığı kalabalık bir grubun olduğunu gördüğünü, yaklaşık 3 saat sonra bu kalabalık grup ile birlikte Abdullah ÇATLI`nın cenazesini alarak Nevşehir`e gittiklerini, cenazeyi defnettikten sonra İstanbul`a döndüğünü, Sedat BUCAK`ı Urfa milletvekili olduğu için tanıdığını, Sedat BUCAK`ın babasını tanıdığını, zaten bu nedenle Sedat BUCAK`ı da uzun yıllardır tanıdığını, ortak ticari bir faaliyette bulunmadığını, Abdullah ÇATLI`yı 1978 yılında tanıdığını o dönem Şanlıurfa Ülkü Ocakları Yönetim Kurulunda olduğunu, Abdullah ÇATLI`nın da Ankara Ülkü Ocakları Genel Başkan yardımcısı olduğunu, Urfa`ya ocak olarak geldikleri için bu şekilde kendisini tanıdığını, birkaç defa kendisi ile görüştüğünü, ancak o dönem ülkü ocaklarında faaliyet gösterdiği için görüşmelerinin bu çerçevede olduğunu, daha sonra Urfa`dan ayrıldığını, ülkü ocağı ile ilişkisinin kesildiğini ve 1979 yılından sonra Abdullah ÇATLI ile hiç görüşmediğini, Abdullah ÇATLI`nın Mehmet ÖZBAY kimliğini kullandığını bilmediğini, Abdullah ÇATLI olarak tanıdığını, kaza yapan oto içersinde olduğu bahsedilen çantadan haberinin olmadığını beyan etmiştir. Susurluk kazası ile ilgili Tuncay GÜNEY`in beyanları sorulduğunda, yalan olduğunu, çünkü o tarihte Veli KÜÇÜK`ü tanımadığını beyan etmiştir. Korkut EKEN`i tanıyıp tanımadığı sorulduğunda; 1982 yılında Ankara ilinde emekli Hakim Tahir İLHAN vasıtası tanıdığını, ara sıra özel günlerde telefonlaştıklarını, ayrıca 1991-1992 tarihlerinde İstanbul`a geldiğinde bir kere görüştüklerini, Korkut EKEN`e araba lazım olduğu için bir araba ve şoför verdiğini beyan etmiştir. Halbuki Tape: 1430, 31.10.2007 günü saat:12.10`da Ali YASAK ile Korkut EKEN arasındaki Ali`nin "Amcaların amcası, ahilerin abisi nasılsın?" diye başlayan telefon görüşmesi içeriğinden aralarındaki ilişkinin anlattığı seviyede olmadığı, birlikte iş görüşmeleri dahi planladıkları görülmektedir. Şüpheli Veli KÜÇÜK ifadesinde; Ali YASAK`ı tanıdığını, iki kez karşılaştığını, birincisinin Eminönünde bulunan Hamdi Et lokantasında, lokanta sahibi, Hamdi ARPACI nm yanında gördüğünü, bir kez de İstanbul avcılık ve atıcılık kulübünde gittiği bir yemekte karşılaştığını, ayrıca Ali YASAK`ı Yeditepe Üniversitesinde de bir kez gördüğünü, ama ne amaçla orada olduğunu bilmediğini beyan etmiştir. Şüpheli Sami HOŞTAN ifadesinde; Drej Ali lakaplı Ali YASAK`la, kardeşi Mehmet YASAK`m düğününde tanıştıklarını, kendisi ile herhangi bir işi olmadığını, susurluk olayı nedeni ile yattığı cezaevinden 2002 yılında çıktıktan sonra Bakırköy` deki ofisine geçmiş olsun demeye geldiğini beyan etmiştir. 2001 yılında yakalanan Tuncay GÜNEY ile yapılan mülakatta Ali YASAK ile ilgili olarak; Veli Paşa`nın Giresun`da olduğu dönemde, birlikte oturup sohbet ettiklerini, yanlarında oranın Kurmay Başkanı, bir de Albayın bulunduğunu, televizyonda Veli KÜÇÜKLE ilgili bir haber dinlediklerini, daha sonra Veli KÜÇÜK`ün "Mehmet AĞAR`da ölecekti biliyorsun, o gün onlar oteldeydiler, bunlar aslında hep beraber gitmeleri, o kazada olmaları gerekiyordu, bizimkiler öbür arkadaki arabadaydılar, Allah` tan o çantayı DREJ ALİ aldı, bunu ben kendi başıma mı yapmışım, bu kadar işi Veli KÜÇÜK olarak tek başına mı yapmışım, yani eğer beni gönderirlerse, ben de konuşacağımı konuşurum" dediğini, Kaza yerine ilk giden şahsın Drej Ali olduğunu Veli Paşa`nın orada bulunan görevlileri arayarak, cenazenin Drej`e teslim edilmesini söylediğini Veli Paşa`nın olay sonrasında "Allahtan biz o çantayı şey yaptık, eğer çanta başkalarının eline geçseydi mahvolurduk, bizi bertaraf ederlerdi" dediğini beyan etmiştir. Ayrıca Sami HOŞTAN`ın uyuşturucu meselesi ile ilgili DREJ ALİ`NİN Bakırköydeki bürosunda Sami HOŞTAN ile buluştuklarını ve görüşme yaptıklarını beyan etmiştir. EL KONULAN BELGELER Soruşturma kapsamında yakalanan Doğu PERİNÇEK ve 2001 yılında yakalanan Tuncay GÜNEY isimli şahıslardan "BİRLEŞİK KOMÜN" isimli doküman ele geçirilmiştir. Ayrıca Veli KÜÇÜK ve Ümit OĞUZTAN isimli şahıslardan da "SECURİTY A.Ş. ULUSLARASI GÜVENLİK ŞİRKETİ PROJESİ", "PROTOKOL A.Ş. ULUSLARASI HALKLA İLİŞKİLER PROJESİ" isimli dokümanlar ele geçirilmiştir. Tüm bu belgelerin incelemesinden, SECURİTY A.Ş. ULUSLARASI GÜVENLİK ŞİRKETİ PROJESİ" ve "PROTOKOL A.Ş. ULUSLARASI HALKLA İLİŞKİLER PROJESİ" dokümanlarının Ali YASAK tarafından hazırlanıp örgüte sunulduğu, örgütünde söz konusu belgelerde anlatılan çalışmalarla ilgili "BİRLEŞİK KOMÜN" belgesi içerisinde değerlendirme yaptığı ve sonuçtan Ali YASAK`a bilgi verdiği değerlendirilmektedir. Çünkü "BİRLEŞİK KOMÜN" dokümanının son sayfasında; "Sayın Ali YASAK, Öncelikle son derece memnuniyet verici içten yaklaşıklarınızın titiz ve ciddi bir dikkatle değerlendirmeye alındığını bilmenizi isteriz. Ticari şirket girişim önerileriniz kurumumuza bir rapor olarak sunulmuştur. Raporlarda yer alan öneriler dayanışma prensipleriyle değerlendirilmiştir. Özetle ifade edilen hususların dikkate alınması önemle rica edilir. Başarılı çalışmalarınızın devamlılığını dileriz. Ekte bilgilerinize sunulan "LOBİ" kodlu doküman "BİRLEŞİK KOMÜN"ün amaçlarını açıklıkla ortaya koymaktadır. Saygılarımızla. Birleşik Komün." yazdığı görülmüştür. DEĞERLENDİRME Ortada hiçbir soruşturma yok iken 2001 yılında yakalanan Tuncay GÜNEY Ali YASAK ile ilgili bir takım anlatımlarda bulunmuştur. Soruşturma kapsamında yapılan aramalarda ise az önce belirtilen dokümanlar ele geçirilmiştir. Ali YASAK ise ifadesinde "ERGENEKON" ve "LOBİ" terimlerini ilk kez duyduğunu ifade etmiştir. Diğer taraftan Abdullah ÇATLI`yı 1979 yılından beri yani susurluk kazası meydana geldiği tarihe göre tam Onyedi yıldan beri görmediğini beyan ettiği halde, kazadan hemen sonra haberinin olması ve her gün görüştüğü bir dostu gibi anında kaza yerine giderek ilgilenmesi dikkat çekici bir durumdur. VELİ KÜÇÜKTEN EL KONULAN AJANDA Veli KÜÇÜK`ün ikametinde yapılan aramada elde edilen, 2005 yılma ait gri renkli Erenköy Ülkü Ocakları ajandasında; "10 Kasım Perşembe tarihli sayfasında Ziya BANDIRMALIOĞLU`nun duruşması" şeklindeki not yazdığı tespit edilmiştir. Bu tespit Veli KÜÇÜK`e sorulduğunda, Ziya BANDIRMALIOĞLU ile hemşeri olduklarını, Ziyanın Stratejik Güvenlik A.Ş isimli şirketinde, güvenlik projeleri ile ilgilendiğini, kendisine sorulan ajandadaki notu da, Ziyanın görevinin ne zaman nasıl yapacağı konusunu takip etmek için, yani meşgul olduğu günleri tespit etmek için mahkeme gününü not olarak yazdığını beyan etmiştir.
 
Eklenildiği tarih: 17-02-2009
Yazar:
Hoca Efendinin(F.G.) Müslümanligindan hic süphem yok. Aksini düsünenler demekki yeteri kadar hakkinda bilgi sahibi degiller.
 
Eklenildiği tarih: 19-12-2008
Yazar:
Eveet bende katiliyorum, güzel TÜrkcemiz tüm Dünyaya dagiliyor ve bunlar ne yazik ki görünmüyor.
 
Eklenildiği tarih: 19-12-2008
Yazar:
Evet bende katiliyorum, tüm dünyaya güzel dilimiz TÜRKCE yayiliyor ve bunlar ne yazik görülmüyor, Yazik cok yazik
 
Eklenildiği tarih: 10-10-2008
Yazar: Hüsmen HALEBAK
Futhullah Gülen Hocaefendinin imanı konusunda benim şuphem yok. Dünyaya Türkün sesini duyurdu. Allah ömrünü uzun etsin. Allah hepimize hocaefendi kadar hizmet etmeyi ihsan etsin. Meyva veren ağacı taşlamak kolay. Önemli olan insanlara ve ülkeye faydalı olmak , saygılarımla