Fr, 19.Apr.2024 - 21:15
Araştarma - İnceleme

Altaylardan Hira'ya Türk-İslam Dostluğu

Oğuz Çetinoğlu
KITAP TANITIM YAZISI:
Milliyetçilik düşüncesi; statik (durağan) değil, çağlara ve milletlerin özelliklerine göre dinamik (değişen ve gelişen) bir yapıya sahiptir. Efradını câmi-ağyarını mâni bir ifade ile denilebilir ki; 

"Milliyetçilik; millete ait maddî ve manevî, ahlakî ve kültürel değerlerin korunması ve geliştirilmesi, dünya durdukça bağımsız ve güçlü bir devlete sahip olarak yaşamak idealidir..."

Milliyetçilik kavramı, batı dünyası için yenidir. Fransız ihtilali ile doğmuş ve gelişmiştir. Türk milliyetçiliğinin temellerinin m.ö. 200'lü yıllarda hun imparatorluğu ile atıldığını söylemek mümkündür. 

Hucurat sûresi'nin 13. Âyet-i kerimesi ile kavmiyetçiliğin yasaklandığı gerekçe gösterilerek ve milliyetçiliğin de kavmiyetçilikle aynı kavramlar olduğu yanılgısına düşerek, milliyetçiliği reddedenler (az da olsa) vardır. Diğer taraftan, islamiyet'in türkleri aslî özelliklerinden uzaklaştırdığını düşünüp, din olgusu ile aralarına mesafe koyanlara da rastlanmaktadır. 

Batı; az sayıda kişilerden oluşan bu grupları birbirine düşürmek suretiyle millî birliğimizi-bütünlüğünüzü zayıflatmak ve bozmak hesapları içerisindedir. 

Bu kitapta; milliyetçilik kavramı ve din olgusu, kökenleri ve insanımıza kazandırdıkları değerler itibariyle, derinlemesine incelenip şu sonuca varılıyor: 

Gerçek türk milliyetçisi, aynı zamanda tam bir müslüman olmalıdır. Huzur bundadır. Güç bundadır. Türk milletinin en az 4.000 yıllık millî varlığını, 1.100 yıllık manevî dayanağını yeni ve gelecek binlerce yıllara taşımak imkânı bundadır... (562 Sayfa
ISBN: 9786054369645
Bu ürünü alanlar başka neler almışlar?
 
Değerlendirme
Eklenildiği tarih: 19-09-2011
Yazar: Musa Can
 Mehmet bey, demogoji ile bir yere gidemezsiniz. Dogrular gizli kalmaz.
 
Eklenildiği tarih: 19-09-2011
Yazar: Kaan
Mehmet beyin yorumu icin tesekkur ederken, Ulu Bilge Kagan`imizin seslenisiyle kisa degerlendirmeme baslamak istiyorum : " Ey Turk ulusu, ustte gök yikilmaz, altta yer delinmezse devletini, töreni kim bozabilir ?"  Tarih boyunca, eger bir ulus savaslarla yok edilemiyorsa, o ulusu yok etmek icin, o ulusun manevi degerleri yani yasam tarzi, gelenekleri, konustugu dil, inanclari dejenere edilerek yok edilmek istenir. Acidir, kabul edilmesi zordur; ama gercek budur. Ulusumuzun basinada bu yikim gelmistir . Harzemli Turk bilgini Biruni , Arap isgalcilerin bu yikimini söyle anlatir: " Kuteybe, her careye basvurarak Harzemlilerin yazili dilini bilenleri, geleneklerini koruyanlari, butun bilginleri yok etti. Böylece, hersey karanliklara gömuldu. Islam, Harzemlilerin icine girerken, onlarin tarihi hakkinda bilinenleri artik ögrenme olanagi birakmadi."  (D. Avcioglu. C.3. sf.1144)  Bu manevi yikim yada yenilgi , dogal olarak,  beraberinde ciddi bir hafiza kaybini da getirir. Bizde de olan budur.  Turkluk, yaklasik, 1300 yildir esaret altindadir; ATATURK e kadar bu topraklarda Turkce degil, Arapca yazi dili kullaniliyordu; Turk geleneginde erkegin yanibasinda ve saygin bir yeri olan Turk kadini, pece giydirilerek bilinen seviyeye indirilmisti; gunluk konusulan dil ise arapca ve farsca karisimi osmanlica denen bir dildi ( tabi bazi beylikler ve özellikle Kahramanogullari beyligi haric). Bugun bu saldiri kesintisiz devam etmektedir ( konumuz gunumuzun  bir siyasi tahlil yapmak olmadigi icin bu olaylarlara sadece bir örnekle deginecegim) : Turk ulusunun unlu destanini ERGENOKON ismi bile bir davaya verilerek bu isim sucla özdeslestirilerek karalanmistir; sanki baska isim yokmus gibi !! Mehmet bey kizginlikla dolu bir ruh haliyle bir dizi görus siralamis : benim icin de " Turklukle barisik oldugu konusunda belirsizlikler var" diyor. Bu konda haklidir: Ben ruhu Araplasmis Turklukle kesinlikle barisik degilim. Ben ( biz), Bilge Kagan, Su lu Kagan, Rutbil, Tarhan, Kur Sul  ( Baga Tarkan)`larin yolunda yuruyen Turkleriz. Bundan da gurur duyuyoruz.. Mehmet bey," Tarihi olaylar, cereyan ettigi gunun sartlarinda degerlendirilir." diyor. Bu kabul edilemez, ciddi bir yanlistir. Olan olmus, biz bugune bakalim diyemeyiz; kaldiki, ayni saldirganlik bugunde devam etmektedir. Tarihimizi bilmez ve degerlendirmezsek,aynisini tekrar tekrar yasamamiz kacinilmazdir. Tarihimizin ( 640 ile 740 arasi) en aci dönemi,ne yazikki, ulusumuzdan gizleniyor; resmi kitaplarimizda yer almiyor. Guney Turkistan olarak adlandirilan bölgedeki Hotel, Hocent, Sogd, Kes, Necef, Baykent, Numiskent, Ramitan, Talkan, Suman, Buhara, Harzem, Cuzcan, Taskent, Semerkant ve diger sehirleride yapilan yagma- yikim-katliam ve tecavuzleri her Turk un bilmesi ve degerlendirmesi gerekir. Bunu yaparkende, hosumuza gitmeyen gercekleri gözumuze sokan kaynaklari, guvenilmez diye reddetmeye hakkimiz yoktur. Bu tutum bir kiskirtma, dusmanlik olarak degerlendirilemez; tam tersine, gercek özumuze dogru bir sahiplenmenin sartidir. Son olarak,  isgalci Araplari merhametli göstermek bosuna bir cabadir. Kuteybe b. Muslim, Yezid b. Muhelleb gibi canileri aklamaya kimsenin nefesi yetmez. Basit bir mantikla dusunsek bile bu olanaksizdir. Turk yurduna saldiriliyor, yurdu savunanlar katlediliyor, mallari yagmalaniyor, karilari- kizlari köle olarak satiliyor, sag kalanlar haraca baglaniyor, inandiklari hersey asagilanip yokediliyor ... ve Turk ulusu firsat buldukca, bu zalimlere karsi hep savasiyor;  Son buyuk karsi saldiri  (739) Baga Tarkan`in  pusuya dusurulup katledildigi saldiridir.  " Bir milletin ruhu zaptolmadikca, o millete egemen olmanin imkani yoktur."  ATATURK  
 
Eklenildiği tarih: 16-09-2011
Yazar: Mehmet Şadi Polat
MEHMET ŞADİ POLAT
 
Altaylardan Hira’ya Türk İslam Dostluğu isimli kitap hakkında yapılan DEGERLENDİRMENİN YORUMU:   Değerlendirmeyi kaleme alan kişi, ‘Bu kitabın yazarının İslam âlimi Aliyyul Kari’nin şu sözlerinden haberi yoktur!’ Diyor.   Değerlendirmeyi yapan kişinin de; bir başka Arap âlimi olan el-Câhiz’den haberdar olmadığı anlaşılıyor.   Neden yalnızca Türk düşmanının yazdıklarına itibar ediliyor da Türk dostlarının yazdıkları görmezlikten geliniyor. Türk düşmanlığını geniş kütlelere yaymak içi mi? Kurt sürüsüne, kuzuların yerini ispiyonlamak için mi?   Öyle anlaşılıyor ki aynı kişi, hakkında değerlendirme yazdığı ‘Altaylardan Hira’ya Türk İslam Dostluğu’ isimli kitabın içeriğinden de haberi yoktur. Kitabın yazarı Oğuz Çetinoğlu; ‘Kitapta; Millî hassasiyeti olanlarla İslamî hassasiyeti olanlar arasındaki ilişkinin nasıl olduğundan çok, nasıl olması gerektiği üzerinde durulmuştur.’ Diyor.   Bir başka sayfada; ‘Tarihten husumet çıkarmak, o husumeti günümüzde yaşatmak ve geliştirmek,  birileriyle takışık olmadan huzur bulamayan marazî tiplerin tercihidir.’ Deniliyor.   Sayın değerlendirmecinin, İslam’la takışık olduğu anlaşılıyor. Türklükle barışık olduğu konusunda da belirsizlikler var. Kendi tercihleridir. İtiraz hakkımız yoktur. Fakat kendisi öyledir diye, herkesi aynı konuma dâvet etmeye hakkı olmasa gerek. İnsanları barış yolunu gösteren kitaba, ipe-sapa gelmez eleştiriler yönelterek, ‘Tarihte şunlar olmuştu, olanları unutup bu gün dostluk kurmak mümkün değildir!’ Demeye ise hiç mi hiç hakkı yoktur.   Tarih ilminin genel kabul görmüş kaidesi şudur: ‘Tarihî olaylar, cereyan ettiği günün şartları içerisinde değerlendirilir.’ Bu gerçeği göz ardı edenler, kendilerini ele aldıkları davanın hem savcısı hem yargıcı olarak tâyin etmiş olurlar ki, böyle bir görevlinin söyledikleri ciddiye alınamaz.   Şimdi gelelim işin iç yüzüne…   Kuteybe bin Müslim’in Türkistan’da 40.000’den fazla Türk’ü katlettiği bilgisi, inanılır hiçbir kaynakta yoktur. Diğer iddialar da öyle. Aksine, Buhara’da olduğu gibi Semerkant’ta da son derece insancıl davranılmış, yalnızca Budist ve Zerdüştlere ait tapınaklar yıktırılmış, camilere gelenlere maddî-manevî yardımlarda bulunulmuştur. Erdoğan Aydın, ne sebepledir bilinmez, başka türlü yazıyorsa da Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı, ‘Türkler Nasıl Müslüman Oldu’ isimli kitabında Kuteybe bin Müslim’in İslamlaştırma politikası bütün detayları ile ve çok farklı bir şekilde belirtilmektedir.   Burada şu soruyu sormak gerekir:   Bilindiği gibi Kuteybe bin Müslim; Horasan valiliğinden azledileceği ve bilahare öldürüleceği endişesine kapılıp, askerlerini Emevi Halifesi Süleyman b. Abdülmelik aleyhine kışkırttı. Bu tahrike kapılmayan askerleriyle arası açıldı. Daha büyük bir paniğe kapılarak emrindeki askerlere hakaretler yağdırınca, katledildi. Katledilmesinden sonra Türkler kendisine, o güne kadar benzeri görülmemiş muhteşem bir türbe inşa ettiler.   Soru şudur: Bir insanın değil, topyekün Türkistan halkının, yani Türklerin… neyi, neleri noksan olmalı ki, aynı kanı taşıyan 40.000’den fazla insanı katleden birine, muhteşem bir türbe yaptırsın? Bir Türk’e bundan büyük hakaret olur mu? Hıristiyan batı bu hakareti, bırakınız vicdanının sızlamasını, kılı kıpırdamadan yapabilir de… haysiyetini paspas olarak batıya peşkeş çekmemiş bir Türk, bu hezeyanı doğru kabul edebilir mi?   Bu konuyu, konunun cahillerine anlatabilmek için Türk-İslam Dostluğu’ndan daha hacimli eser yazmak gerek. Geçelim…   Erdoğan Aydın’a gelince… Kimdir? Orhan Pamuk’un Türkiye şubesi mi?   Kendisi tarihçi değildir. Yazdığı kitap, tarih kitabı değil. Din kitabı da değildir.             Cevap vermeye çalıştığımız değerlendirmenin benzeri, Google’da bulunuyor. Fakat oradaki bilgilerin hangi zihniyete, hangi inanca sahip oldukları ve hangi meşrebe bağlı bulundukları bilinmemektedir. Bu bilinmezler içerisinde elbette bilgi kirliliği de olacaktır.   Google, her gönderilen bilgiyi sayfalarına alıyor. Fakat Hıristiyanlık ve Hıristiyanlar hakkında şüphe uyandıracak en ufak bilginin yanına (Bu bilgi Google standartlarına uygun değildir veya kaynak belirtilmeli) şeklinde not konulurken, sözü edilen yazıda, hiçbir not yoktur.   ‘Değerlendirme bana aittir’ açıklaması ile gönderilen yazı, işte böyle bir yazıdır.    Türklerle Müslümanları kanlı-bıçaklı düşmanlar haline getirmek isteyenler; aslını bilmediği o günün şartları içerisinde tabîi karşılanabilecek olayları, günümüzün anlayışı ile yorumlayıp, kendi ideolojisine uyarlamaya çalışanlar her zaman olmuştur. Olmaya devam etmesi de tabiidir. Böylelerinden biri, Nobel Edebiyat Armağanı’na layık görülen ikinci Türkiyeli olabilir. Böyle bir gelişmeye; onun yazdıklarını kaynak olarak gösterenlerden başka sevinen olmaz.   Aziz ve necip milletimize zarar verecek her türlü fikirden uzak olmalıyız.  
 
Eklenildiği tarih: 05-09-2011
Yazar: Kaan
Biraz önce yolladigim degerlendirme bana aittir, sanirim isim bölumunu doldurmayi unuttum. Sevgi ve selamlarimla...