Fr, 19.Apr.2024 - 05:57
En Yeni Romanlar

Hidayet

Sule Yüksel Şenler
Şule Yüksel Şenler, başta Huzur Sokağı olmak üzere yazdığı kitaplarla, verdiği konferanslarla birkaç neslin inancıyla tanışmasına, şuurlu bir hayatı seçmesine öncülük eden isimlerin başında gelen bir kanaat önderi. Bugünün Türkiye’sini kuran aksiyon ve düşünce mimarlarından biri. Hidayet, bir Demir Perde ülkesinde dünyaya gelen, anne babasının ve ülke rejiminin sertliğine rağmen gencecik yaşında verdiği cesur bir kararla Müslüman olmuş bir genç kızın, Maria’dan Cemile’ye dönüşmesinin hikâyesi. Şenler, Hidayet adını verdiği kitabında Barbara, Maria, Crean iken Cemile, Salime olmayı seçmiş, İslamiyet’le tanıştıktan sonra adeta yeniden doğmuş genç kadınların ibretlik öykülerini anlatıyor. Ve esasında kulağımıza şunu fısıldıyor: Hidayet aslında yanı başınızda… (160 Sayfa) www.turkkitap.de / Arka Kapak Yazisi.
ISBN: 978-605-08-2518-3
Yayın evi: Timas
7,70 €

Weitere Informationen

Kitaptan Alıntılar Tren 16:05 de kalkacak. Yâni ikindi ezanından beş dakika sonra. Telâş içinde bavullarını hazırlıyoruz. Bu arada bâzı aksilikler dolayısıyla ancak saat 16:00’da evden çıkmamız mümkün oldu. Erkekler taksi tutup, bavulları yerleştirmeye koyulmuşlardı ki, ikindi ezanı okunmaya başladı. Cemile ezânı duyar duymaz seccadeyi odanın ortasına yaydı. Tam namaza başlayacaktı ki, hepimiz birden ileri atıldık ve: “Ne yapıyorsun? Tren kaçacak. Namazını trende kılarsın. Geç bile kaldık” diye iknaya çalıştık. Lâkin o, hiç birimizi dinlemiyor: “Yok, yok. Ben şimdi namaz... Tren orda...” deyip duruyordu. Hepimizin ayrı ayrı yalvarmalarına rağmen, o hâlâ: “Tren orda... Tren orda...” demekteydi. Nihayet “Allahü Ekber!” diyerek, kıbleye yöneldi.
Namazı bitirdiğinde saat dördü beş geçiyordu. Yâni bu hâle göre trenin kalkmış olması icab ediyordu. Biz, üzgün bir hâlde: “Hiç gitmeyelim, tren gitti” dediğimiz hâlde, o, “Yok, yok... Tren orda” diyerek kendisiyle birlikte bizi de taksiye doğru çekiyordu.
İstasyona geldiğimizde saat, dördü çeyrek geçiyordu. Fakat hayret ve hayrettir ki, tren hâlâ kalkmamıştı. Evet, tren oradaydı.

Maria hıçkırıyordu. Nihayet aylardır sebebini anlayamadığı büyük huzursuzluğun neden ileri geldiğini anlamıştı. Heyecanla Maha’mn ellerine sarıldı ve gözyaşları arasında:
“Yalvarırım Maha...” dedi. “Müslüman nasıl olunur, Müslüman olmam için ne yapmam lâzım? Bana öğretin. Hemen, şimdi Müslüman olmak istiyorum ben. Bizi dinsiz imansız Allah’sız kitapsız yetiştirenler kahrolsunlar! Artık onlara inanmıyorum. Allah’ın varlığına ve birliğine inanıyor ve Müslüman olmak istiyorum.”
Beş dakika sonra ezberlediği mübarek kelimeler ağzından dökülürken üçü de ağlıyorlardı. Maria’nın titrek ve heyecanlı sesi ulvî dalgalar halinde odaya yayılmaktaydı: “Eşhedü en lâ ilâhe illallah Ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlüh.”
Bu ürünü alanlar başka neler almışlar?
 
Değerlendirme
Yorum bulunmamaktadır: Yorum yazınız!