4 Al 2 Öde Kampanyası - Sabahattin Ali Kitapları
Sabahattin Ali
Romanlarında, hikayelerinde aşkı ve toplumsal hayatı büyük bir ustalıkla harmanlayan, eserleri dünya dillerine çevrildikten sonra, “Türkiye’nin Maksim Gorki’si” diye tanımlanmış bir romancı Sebahattin Ali!.. Yazarin kitaplarıyla, yaşamaya, direnmeye, yazmaya adanmış hayatında bir ufuk turu yapacaksınız... 4 Al 1 Öde Kampanyasını Kaçırmayın!
Setimizdeki Eserler:
1) Yeni Dünya :
"Belki yanılıyorum, Maksim Gorki’nin etkileri var gibi geliyor bana. Onda da en yalın gerçekler şiirleşiverir yer yer; gerçek dünya masallaşıverir. Öykücülüğündeki bu yön şairliğinden geliyor olmalı.”
(Muzaffer Hacıhasanoğlu, 1973) “Yeni Dünya’nın bir özelliği de, S. Ali’nin gözleyici gerçekçilikten yavaş yavaş eleştirici gerçekliğe yönelmesidir. ‘Asfalt Yol’, ‘Bir Konferans’ adlı hikâyeler bu yönelişin ürünleridir.”
(Asım Bezirci, 1973) “Sabahattin Ali’yi öykülerinde yer yer Ömer Seyfettin kadar şaşırtıcı ve sert, yer yer neredeyse Zola kadar açık sözlü, ama öte yandan kimi zaman Sait Faik kadar duyarlı bulurum.
Ne var ki bu duyarlılık farklı türden bir sıcaklıkla sarar beni. Belirgin bir tedirginliği de yanında getirerek.”
(Sulhi Dölek, 1998)
2) Değirmen :
“Saltanat devrinin acılarını ancak sanatkârların kaleminden dinleye dinleye unutulmaz bir şekilde öğrenebiliriz. Halkın alnındaki bu karayazıyı daha şefkatle ve daha çabuk silmek için, geçen devrin hatıralarını ona unutturmak için, onun çektiği bu binlerce çilenin birer birer katıksız anlatılması gerekir. Sabahattin Ali Değirmen’deki hikâyelerinde bu işi kusursuz yapmıştır.” (Orhan Şaik Gökyay, 1935) “Bir kere şüphe yok ki S. Ali muhite dönük bir hikâyeci. ‘Nabzını kitlenin nabzı ile aynı tempoda attırmak’ emelinde olan bir sanatçı. Üstelik kuvvetli bir müşahit. Sonra, müşahedelerine kendinden fazla bir şeyler katmamak azmi de kuvvetli. Hikâyelerinde hep kendini silmek yolunu tutuyor…” (Vedat Günyol, 1945) “Hikâyecinin ilk yapıtlarından son yazdıklarına dek üzerinde durduğu en belirgin ana düşünü, toplumun bozuk gidişi, bu gidişin içinde yok olmak zorunda kalan insanların dramları. Nitekim “Değirmen”, “Kurtarılamayan Şaheser”, “Viyolonsel” gibi zaman zaman bir magazin hikâyesinden öteye gidemeyen anlatıları bir yana bırakılırsa S.Ali insanları eşit düzeyde yükseltmeyi öngörmüştür her şeyden önce. Dolayısıyla döneminde Kenan Hulûsi, Şükûfe Nihal gibi yazarların pek hoşlandıkları süslü, betimli, aşırı duygusal anlatımlara girişmemiş; tersine, söyleyişten çok söyleneceğe önem vermiştir.” (Selim İleri, 1969)
3) Kağnı - Ses :
“Kağnı’nın son iki hikâyesini okurken Sabahattin Ali’nin köylüyü, işçiyi, fakir ve zavallı insanları görme ve gösterme kabiliyetine hayran oluyoruz. Hele güzel cümlelere, şu ‘edebiyat’ denilen şeye tenezzül etmeden anlatması, doğrudan doğruya mevzuya girişi bize soy bir muharrir karşısında olduğumuzu bildiriyor.”
(Nurullah Ataç, 1936) “Yazınımızda köy sorunlarını S. Ali’nin Kağnı’sı kadar dile getiren pek az yapıt vardır sanırım. Kağnı bir tarla anlaşmazlığı yüzünden oğlunu yitiren bir ananın mutsuzluğu, çağdaş tragedyasıdır. Yazar Kağnı’daki anlatımıyla klasik tragedyanın özellerinden yararlanmış, çok yersel betimlerle insanlığa değgin bir acıyı anlatmıştır.”
(Selim İleri, 1969) “Yol açan bir hikâyecidir Sabahattin Ali. Onun yazdıklarından çok yararlandığımı söylemem gerekir. Bir sefer okuyup bıraktığımız yazarlardan değil Sabahattin Ali. Dönüp dönüp okuduğumuz, her okuyuşta sevdiğimiz bir yazar. Dili eskimiyor.”
(Fakir Baykurt, 1973)
4) Sırça Köşk :
“Sabahattin Ali Türk edebiyatının ilk devrimci-gerçekçi hikâyecisi ve romancısıdır. Türk edebiyatında Sabahattin’den çok önce natüralist, hatta eleştirel gerçekçi hikâyeciler ve romancılar vardır. Bunlar üzerinde özellikle Fransız natüralizminin ve gerçekçiliğinin etkileri görülür.
Ama eleştirel gerçekçilikle sosyalist gerçekliğin aşaması olan reformist, halkçı gerçekçiliğin Türkiye’de ilk hikâyeci ve romancısı Sabahattin’dir.”
(Nâzım Hikmet, 1955)
“Sabahattin Ali’nin hikâyelerinin genellikle klasik denecek bir yapısı vardır: Her hikâye bir konuyu işler; konu bir olaya dayanır; olay yerine geçer, bir sürece göre oluşur; süreç ‘giriş-gelişme-düğümleme-çözülme-‘ sırasını izler.
Bu özellikleriyle Ömer Seyfettin geleneğini geliştiren S. Ali, Sait Faik’ten ayrılır. Bilindiği gibi, S. Faik’te izlenimler, duygular çokluk olayın üstüne çıkar; kişilerin iç yaşayışı çokluk dış yaşayıştan ağır basar; toplumsal gerçekler çokluk kişisel gerçeklerin altında kalır. S. Ali’de ise çokluk bunların tersi olur: olaylar, dış yaşayış, toplumsal gerçekler önde yürür; duygular, izlenimler, iç yaşayış, kişisel gerçekler arkadan gelir.” (Asım Bezirci, 1973)
“Bir gece yarısı, bir öğleüstü, eski ustalardan hikâye okumak istedim mi, Sabahattin Ali’nin bir kitabını açar, gelişigüzel bir hikâyesini okurum. Bana göre onun eserleri güçlerinden santim yitirmemişlerdir. Aynı Çehov gibi değeri, gün geçtikçe daha iyi anlaşılacak. Tek sözcükle söylenirse, bizim en büyük çağdaş klasiğimizdir o.”
(Ömer Faruk Toprak, 1973) www.turkkitap.de / Arka Kapak Yazilari.
Setimizdeki Eserler:
1) Yeni Dünya :
"Belki yanılıyorum, Maksim Gorki’nin etkileri var gibi geliyor bana. Onda da en yalın gerçekler şiirleşiverir yer yer; gerçek dünya masallaşıverir. Öykücülüğündeki bu yön şairliğinden geliyor olmalı.”
(Muzaffer Hacıhasanoğlu, 1973) “Yeni Dünya’nın bir özelliği de, S. Ali’nin gözleyici gerçekçilikten yavaş yavaş eleştirici gerçekliğe yönelmesidir. ‘Asfalt Yol’, ‘Bir Konferans’ adlı hikâyeler bu yönelişin ürünleridir.”
(Asım Bezirci, 1973) “Sabahattin Ali’yi öykülerinde yer yer Ömer Seyfettin kadar şaşırtıcı ve sert, yer yer neredeyse Zola kadar açık sözlü, ama öte yandan kimi zaman Sait Faik kadar duyarlı bulurum.
Ne var ki bu duyarlılık farklı türden bir sıcaklıkla sarar beni. Belirgin bir tedirginliği de yanında getirerek.”
(Sulhi Dölek, 1998)
2) Değirmen :
“Saltanat devrinin acılarını ancak sanatkârların kaleminden dinleye dinleye unutulmaz bir şekilde öğrenebiliriz. Halkın alnındaki bu karayazıyı daha şefkatle ve daha çabuk silmek için, geçen devrin hatıralarını ona unutturmak için, onun çektiği bu binlerce çilenin birer birer katıksız anlatılması gerekir. Sabahattin Ali Değirmen’deki hikâyelerinde bu işi kusursuz yapmıştır.” (Orhan Şaik Gökyay, 1935) “Bir kere şüphe yok ki S. Ali muhite dönük bir hikâyeci. ‘Nabzını kitlenin nabzı ile aynı tempoda attırmak’ emelinde olan bir sanatçı. Üstelik kuvvetli bir müşahit. Sonra, müşahedelerine kendinden fazla bir şeyler katmamak azmi de kuvvetli. Hikâyelerinde hep kendini silmek yolunu tutuyor…” (Vedat Günyol, 1945) “Hikâyecinin ilk yapıtlarından son yazdıklarına dek üzerinde durduğu en belirgin ana düşünü, toplumun bozuk gidişi, bu gidişin içinde yok olmak zorunda kalan insanların dramları. Nitekim “Değirmen”, “Kurtarılamayan Şaheser”, “Viyolonsel” gibi zaman zaman bir magazin hikâyesinden öteye gidemeyen anlatıları bir yana bırakılırsa S.Ali insanları eşit düzeyde yükseltmeyi öngörmüştür her şeyden önce. Dolayısıyla döneminde Kenan Hulûsi, Şükûfe Nihal gibi yazarların pek hoşlandıkları süslü, betimli, aşırı duygusal anlatımlara girişmemiş; tersine, söyleyişten çok söyleneceğe önem vermiştir.” (Selim İleri, 1969)
3) Kağnı - Ses :
“Kağnı’nın son iki hikâyesini okurken Sabahattin Ali’nin köylüyü, işçiyi, fakir ve zavallı insanları görme ve gösterme kabiliyetine hayran oluyoruz. Hele güzel cümlelere, şu ‘edebiyat’ denilen şeye tenezzül etmeden anlatması, doğrudan doğruya mevzuya girişi bize soy bir muharrir karşısında olduğumuzu bildiriyor.”
(Nurullah Ataç, 1936) “Yazınımızda köy sorunlarını S. Ali’nin Kağnı’sı kadar dile getiren pek az yapıt vardır sanırım. Kağnı bir tarla anlaşmazlığı yüzünden oğlunu yitiren bir ananın mutsuzluğu, çağdaş tragedyasıdır. Yazar Kağnı’daki anlatımıyla klasik tragedyanın özellerinden yararlanmış, çok yersel betimlerle insanlığa değgin bir acıyı anlatmıştır.”
(Selim İleri, 1969) “Yol açan bir hikâyecidir Sabahattin Ali. Onun yazdıklarından çok yararlandığımı söylemem gerekir. Bir sefer okuyup bıraktığımız yazarlardan değil Sabahattin Ali. Dönüp dönüp okuduğumuz, her okuyuşta sevdiğimiz bir yazar. Dili eskimiyor.”
(Fakir Baykurt, 1973)
4) Sırça Köşk :
“Sabahattin Ali Türk edebiyatının ilk devrimci-gerçekçi hikâyecisi ve romancısıdır. Türk edebiyatında Sabahattin’den çok önce natüralist, hatta eleştirel gerçekçi hikâyeciler ve romancılar vardır. Bunlar üzerinde özellikle Fransız natüralizminin ve gerçekçiliğinin etkileri görülür.
Ama eleştirel gerçekçilikle sosyalist gerçekliğin aşaması olan reformist, halkçı gerçekçiliğin Türkiye’de ilk hikâyeci ve romancısı Sabahattin’dir.”
(Nâzım Hikmet, 1955)
“Sabahattin Ali’nin hikâyelerinin genellikle klasik denecek bir yapısı vardır: Her hikâye bir konuyu işler; konu bir olaya dayanır; olay yerine geçer, bir sürece göre oluşur; süreç ‘giriş-gelişme-düğümleme-çözülme-‘ sırasını izler.
Bu özellikleriyle Ömer Seyfettin geleneğini geliştiren S. Ali, Sait Faik’ten ayrılır. Bilindiği gibi, S. Faik’te izlenimler, duygular çokluk olayın üstüne çıkar; kişilerin iç yaşayışı çokluk dış yaşayıştan ağır basar; toplumsal gerçekler çokluk kişisel gerçeklerin altında kalır. S. Ali’de ise çokluk bunların tersi olur: olaylar, dış yaşayış, toplumsal gerçekler önde yürür; duygular, izlenimler, iç yaşayış, kişisel gerçekler arkadan gelir.” (Asım Bezirci, 1973)
“Bir gece yarısı, bir öğleüstü, eski ustalardan hikâye okumak istedim mi, Sabahattin Ali’nin bir kitabını açar, gelişigüzel bir hikâyesini okurum. Bana göre onun eserleri güçlerinden santim yitirmemişlerdir. Aynı Çehov gibi değeri, gün geçtikçe daha iyi anlaşılacak. Tek sözcükle söylenirse, bizim en büyük çağdaş klasiğimizdir o.”
(Ömer Faruk Toprak, 1973) www.turkkitap.de / Arka Kapak Yazilari.
Yazar: Sabahattin Ali
Yayın evi: Everest
17,00 €
62 % daha ucuz
Yazar:
Bu ürünü alanlar başka neler almışlar?
Değerlendirme
Yorum bulunmamaktadır: Yorum yazınız!