Sa, 20.Apr.2024 - 01:32
Psikoloji ve Felsefe Kitapları

Ruh Güzelliği
(Özel Baski)

Tuncer Elmacıoğlu
Ruh güzelliği, Türkçemizde çokça kullanılan bir sözdür. Önemli olan bu güzel sözün içini doldurup ona yeni bir açılım kazandırabilmektir. Stephen Covey’in öngörüsüyle önümüzdeki bin yıl bilgelik çağı olacak. Bilgi çağı büyük bir hızla bilgelik çağına dönüşüyor.

Yani ruhunu parlatıp güzelleştiren insanların damgasını vuracağı bir çağı idrak edeceğiz.

Bu çağın temsilcileri de “bilge insanlar” olacak. Bilge insanın temel özelliği, ruhsal gelişime önem vermesidir. Zaten bu kitabı yazmaktaki temel amacım, insanları ruhsal gelişime yöneltmektir. Ruhsal gelişime yönelmek için gecikilmiş gün yoktur. Unutmayalım ki her yeni gün bize yeni bir hayata başlama fırsatı verir. Ruhunun gücünden yararlanmak isteyenler, lütfen bu kitabı dikkatle okuyunuz. Bu kitaptaki bilgileri hayatınızda uygulamaya çalışınız. Birçoğu der ki bilgi kuvvettir. Bunun doğrusu, kullanılan bilgi kuvvettir; kullanılmayan bilgi yüktür. Aslında bilgelik arttıkça bilginin önemi de azalıyor. Çünkü ayrıntılar evrensel ilkelerin(adalet, iyilik, doğruluk…) içinde kayboluyor. Evrensel ilkelere göre yaşamak, bilgi kırıntılarından çok daha fazla besler ruhu. Bu kitap benim olgunluk dönemimin eseridir. Dikkatle okuyan herkese çok yararlı olacağına inanıyorum. Ruhunun gücünden yararlanmak isteyenler, bunu el altı kitabı olarak kullanmalıdır. Bu kitapta hem metodu hem de dil ve anlatımı çok önemsedim. Dolayısıyla er ikisine de özen gösterdim. Bu kitabın adı, “ruh” ve “güzellik” olmak üzere iki temel kavramdan oluşuyor. Ruh hakkındaki bilgimiz oldukça az. Nitekim kutsal kitabımız Kuran(İsra/85)da, “Size ruhtan az bir bilgi verilmiştir.” buyruluyor. Ancak bu, ruh hakkında araştırma yapmayın anlamına gelmiyor. Tabi ki bizim ruh hakkında öyleyebileceğimiz fazla bir şey yok. Ama bu çalışmada ruh hakkında bazı psikolojik ve felsefi yaklaşımlarda bulunacağız. Ruh, can demektir. Ruhsal enerji, insanda canlılık olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla ruhsal enerji arttıkça, canlılık da artıyor. O halde ruh, insanlarda canlılığı ve hareketi sağlayan temel bir enerji kaynağıdır. Zaten Aristo da ruh kelimesiyle tüm canlı varlıklarda bulunan hayat enerjisini kastediyor. Nasıl ki geminin gerçek gücü içindeki motordaysa, insanın gerçek gücü de içindeki ruhtadır. Bu güç kaynağı tıpkı arabanın aküsü gibi yüksek elektrik yüklü bir enerji kümesidir. Aslında insanın ruhu, evrensel enerjinin insan vücuduna bağlı bir parçasıdır. Görünen o ki güzel şeyler düşünüp iyi işler yapan insanın ruhu, sonsuz bir kaynak olan evrensel enerjiden sürekli besleniyor. Evrende gördüğümüz, dokunduğumuz, hissettiğimiz her şey belli bir ritimde hareket eden enerjidir. Hepimiz sürekli hareket halinde olan büyük bir enerji okyanusunda yaşıyoruz. Demek ki bizler, enerjiden ibaret varlıklarız. Ruhumuz da, enerjinin depo edildiği öz kaynaktır. İnsan yorgunluk, halsizlik hissettiğinde veya hasta olduğunda ruhu enerji kaybetmiş demektir. Grekçede enerji kelimesi, “hareketli kuvvet” anlamına geliyor. Enerji, evrendeki tüm varlıklar arasındaki bağı oluşturmaktadır. Einstein’a göre de, madde enerjiye, enerji maddeye dönüşebiliyor. Madde, hareketi yavaşlamış bir enerji kalıbıdır. Öyleyse bedenlerimiz için de hareketi yavaşlamış birer enerji kalıbıdır diyebiliriz. Bize katı bir kütle gibi görünen bedenlerimiz, aslında sürekli hareket halindeki çok miktarda enerji parçacıklarından oluşuyor. Nesnelerin göründükleri gibi oldukları illüzyonuna kapılıyoruz. Oysa dünyadaki her şey sadece enerjidir. Bütün varlıklar bir enerji alanı oluşturacak şekilde küçük enerji ipleriyle birbirine bağlıdır. O halde hepimiz hareketi yavaşlamış birer enerji kütlesiyiz. Ruhu göremesek de içimizde bir nur parçası olarak parıldamaktadır. Elektriği bulan büyük mucid Edison’a bir kadın,  “Elektrik nedir?” diye sormuş. Edison da şöyle cevap vermiş:  “Elektrik bir güçtür, onu kullan…” Gerçekten de elektrik tam olarak görüp kavrayamadığımız bir güçtür. Sadece onun gücünden yararlanıyoruz. İnsanın içindeki ruh da göremediğimiz muazzam bir güçtür. Yeter ki bu muazzam gücü kullanabilelim. Ruhsal gelişim yolu, zor olmakla birlikte herkese açıktır. Bu yolda ilerlemek çalışmayı, cesareti, sevmeyi, hizmet etmeyi, kendi çıkarlarımızı düşündüğümüz kadar diğerlerinin çıkarlarını da düşünmeyi gerektirir. Bundan dolayı pek az insan, ruhsal gelişim yolunu seçiyor. Şunu da belirteyim ki bu kitapta ‘ruh’ ile ‘bilinçaltı’ kavramları eşanlamlı olarak kullanılmıştır. Güzel; hoşa gidip hayranlık uyandıran her şeydir. Aslında Tanrı da evreni, kendi güzelliğini görmek için yaratmıştır. Nitekim bir hadis-i kutsi de, “Ben bir gizli hazine idim, bilinmeyi seçtim ve evrene nüksettim.” buyuruyor yüce Tanrı! Demek ki evrene kısmen tezahür eden Tanrı’nın güzelliği her varlığa nüksetmiştir. Ama O, özellikle insanı bu dünyaya kendi güzelliğinin bir ifadesi olarak yollamıştır. Ve insandan, bu güzelliği içine hapsetmesini değil, dışarıya yansıtmasını istemiştir. Nasıl ki tomurcuk hâlindeki bir gül güzelliğini gösteremezse, gelişmeyen bir insanda içindeki güzelliği dışarıya yansıtamaz. Ruh yaratılışı itibariyle güzeldir; hatta güzelliğin kaynağıdır. Bu özelliğiyle ruh güzelliklere meyillidir. Nitekim yapılan bir araştırmada, bebeklere değişik insanların fotoğrafları gösterilmiş, bebeklerin güzel insanların fotoğraflarına daha uzun süre baktıkları görülmüştür. Çünkü güzele bakma isteği bebeğin ruhuna programlanmıştır. O halde güzelliğe meyletmek, insanda bebeklik çağında başlıyor, hayat boyunca da artarak devam ediyor. Halk arasındaki, “Güzele bakmak sevaptır.” sözü de ruhun güzelliklere meyilli olması özelliğiyle ilgilidir. Bu kitap toplam dört bölümden oluştu. Birinci bölümde insanın ruhsal gerçeğiyle onu harekete geçirmenin yolları üzerinde duruldu. İkinci bölümde insanın ruh halinin bir şekilde dış görünüşüne yansıdığı ifade edildi. Üçüncü ve dördüncü bölümlerde ise, ruhu parlatıp güzelleştirmenin en etkili yolunun insanlara, dünyaya ve evrene katkıda bulunmak olduğu vurgulandı. Bu kitaptaki bilgiler, konulara uygun hikâyeler, olaylar, gözlemlerle daha akıcı ve anlaşılır hale getirilmeye çalışıldı. Aynı zamanda bu kitapta tümevarım(parçadan bütüne) ve tümdengelim(bütünden parçaya) metotları iç içe birbirini tamamlayacak şekilde kullanıldı. Özenle hazırladığım bu kitabın değerli okuyucularıma yararlı olmasını diliyorum... (224 Sayfa)
Yayın evi: Yakamoz Yayinevi
5,95 €
Bu ürünü alanlar başka neler almışlar?
 
Değerlendirme
Yorum bulunmamaktadır: Yorum yazınız!